
Nevruz Mutfağı: İranlıların, Türklerin ve Kürtlerin ortak sofrası... Buğday aşı ve pilav Nevruz/Newroz sofralarının vazgeçilmez yemekleridir. Et yemekleri, kavurmalar, yarma ve çeşitli bakliyatlar ile yapılan tirit benzeri köcler, aşlar, boyanmış yumurtalar, kuruyemişler (yedilevn), tatlılar bulunur; kuru meyvelerle hazırlanan içecekler sunulur.

Pers kökenli Nevruz kutlamaları 3000 yıllık bir geçmişe sahiptir. 3000 yıldan beri kutlanmakta olan “Nevruz”, Farsça sözcük anlamı ile “Yeni Gün” (nev: yeni, ruz: gün) bu uyanışın bayramıdır. Eski Türklerin en ulu bayramı ve yeni yılın başlangıcı olarak da bilinen bu kutlu güne dair en erken referanslara İran kaynaklarında rastlanır; hatta söylenceler Cemşid dönemine kadar gider. Bu efsanevi İran hükümdarının 20 Mart’ta tahta çıktığına inanılmakla birlikte, Nevruz’la ilgili inançlar diğer dinlerde de kendine yer bulmuştur: Tanrı’nın yeryüzünü yaratması, Hz. Nuh’un tufandan sonra karaya ayak basması, Hz. Yusuf’un atıldığı kuyudan çıkması, Hz. Musa’nın Kızıldeniz’den geçmesi, inanışa göre Nevruz gününde olmuştur. Kimine göre Zerdüştlüğe, kimine göre paganlığa işaret etmektedir.
Nevruz’da ateş, evrenin can kaynağı güneşi temsil eder, bereketi, bolluğu, toprağın ısınıp uyanmasını simgeler ve üzerinden atlandığında kötülüklerden temizlenildiğine inanılır. Su ise arınmadır, kurtulmaktır. Eski Türklerdeki su kültü Nevruz’a da taşınmıştır. Sabah erkenden tüm su kaplarındaki sular yenilenir, taze su içilir, hayvanlara içirilir, çimlendirilmiş buğday taneleri suya bırakılır. Böylece pınarların iyi olduğuna inanılan ruhları yardıma çağrılmış olur.
Nevruz’a hazırlık 21 Mart’tan kırk gün önce başlar. İlk Çarşamba hazırlıkların başlama işaretidir. Ev içinde ve çevresinde temizlik yapılır, yemek için tedariklere başlanır. Yeni elbiseler alınır, ateş yakmak için odun toplanır. İkinci ve üçüncü çarşambalar hazırlıklar hızlanarak devam eder. Yeniden dirilişi simgeleyen buğday tohumu “semeni” suya konur. Çimlenince tokmaklarla dövülüp macun haline getirilir, unla kavrulur ve “semeni helvası” yapılır. İkinci çarşambadan sonra gençler ve çocuklar soğan kabuğu ile haşlanmış boyalı yumurtalarını sokaklarda tokuştururlar. Ahir (son) çarşambaya girilen salı gecesi, ataları anmak için mezarlıklara gidilir. Ölüler ‘yedirip içirilir’. Kabirler öpülür, mezar üzerine şeker ve tatlı bırakılır, etraf temizlenir.
Buğday aşı ve pilav Nevruz sofralarının vazgeçilmez yemekleridir. Et yemekleri, kavurmalar, yarma ve çeşitli bakliyatlar ile yapılan tirit benzeri köcler, aşlar, boyanmış yumurtalar, kuruyemişler (yedilevn), tatlılar bulunur; kuru meyvelerle hazırlanan içecekler sunulur. Bazı yörelerde, Nevruz sofrasında “S” harfiyle başlayan yedi çeşit yemek ve yedi çeşit baharat bulunması âdettendir. Sofra başında aile fertleri birbirini tebrik eder ve nihayet yaşlıların işaretiyle yemeye başlanır.
Osmanlılar döneminde Nevruz çok canlı bir şekilde kutlanırdı. Çeşitli kaynaklara göre, Osmanlı padişahlarının halkın tebriklerini kabul ettiği törenlere Nevruz-ı Sultânî denirdi. Güneş Koç burcuna girdiği anda, Osmanlı sarayında “Nevruziye” adı verilen macunun hem şekerleme hem şifa niyetine yenmesi âdet olmuştu. Bu macunun yapıldığı arefe gecesine “Ot Gecesi” denir, helvahanede şenlikler eşliğinde 41 çeşit ot karıştırılarak Nevruz macunu pişirilir ve tam gece yarısı bu macunlar herkese tattırılırdı. Sütlü tatlıların ve macunun üzerine, gümüş ve altından incecik bir tabaka konması özellikle Nevruz’da uygulanan çok eski bir âdetti. İşte bu yüzden Evliya Çelebi, 17. yüzyılda Nevruziye’ye “varaklı bahar tatlısı” diyor.

Osmanlı Sarayından ilginç bir gelenek. “Sarayda Nevruz kutlamaları sırasında hazırlanan mönüde sabah aç karnına yenilmesi şifalı olan “S” ile başlayan yedi tür yiyecek bulunurmuş”:
Susam, Süt, Simit, Su, Salep, Safran, Sarımsak.
II. Abdülhamid’in kızı Ayşe Osmanoğlu da hatıralarında, Osmanlı sarayında Nevruz macununun, “S” harfiyle başlayan yedi yiyecek (susam, süt, simit, su, salep, safran, sarımsak) ile birlikte yendiğini yazar.
İran'daki Nevruz kutlamalarının en önemli bölümünü “s” harfiyle başlayan 7 şeyin bulunduğu sofranın (sofrayı haft sin) hazırlanması oluşturuyor. Haft-Sin; Zerdüşt inancına göre, Nevruz’da kurulan geleneksel ritüelik bir sofradır.

Karmaşık bir geçmişi vardır.
Kayanid hanedanlığında “Haft-Shin”,
Ahameniş hanedanlığında “Haft-Chin”,
Firdevsi’nin eski İran efsaneleri üzerine kurulu manzum destanı olan Şehname’de “Haft-Sin” olarak geçer.
Hint-Avrupa dillerinin gelişimi arasında, fonetik sesi ‘Sh’; önce ‘Ch’ye, sonra ‘S’ye dönüştür. Aynı yoldan ‘Kh’ zamanla ‘K’ ya da ‘H’ye dönüşür.
Sofra, Nevruz Bayramı’ndan iki hafta önce kurulur.
Sofraya İran alfabesinde ‘S’ ve veya ‘Sîn’ harfiyle başlayan yedi farklı ürün konur.
Haft-Shin, başlangıçta kavram olarak; “bal, süt, şarap, saf şeker, sodyum bikarbonat, mum, kuru dallar ve meyveler”den oluşmuşken…
Sonradan yerini alan “Haft-Chin”; baharda çiçek açan tohumların çiçeklenmesiyle “ölüm ve yeniden doğumu” sembolize eden yedi bitkiden türeyen bir anlamı kast eder.
Günümüzde, yedi maddeyi, yaratılışın yedi gününü ve bunları koruyan “yedi ölümsüzleri” sembolize eden “Haft” kelimesi ise aynı kalır, değişmez.
1. Sabzeh: Yeniden doğuşu sembolize eden; bir çanakta filizlendirilen buğday, arpa, mercimek ya da çim.
2. Samanu: Zenginliği sembolize eden; helva
3. Senjed: Sevgiyi sembolize eden kurutulmuş iğde (İğde; Tevrat “Nehemya bölüm 8″de geçer. Pers kralı Artaserhas’ın (M.Ö. 465-425) Yahudilerle olan ilişkisi bağlamında bir korelasyon olabilir.)
4. Sîr: Sembolik ilaç; sarımsak
5. Sîb: Güzellik ve sağlığı sembolize eden elmalar
6. Somaq: Gün doğumundaki rengi sembolize eden; sumak (Sumak; meyvasının dalındaki rengi, güneşin doğum anındaki rengine çok benzer.)
7. Serkeh: Olgunlaşmayı ve sabrı sembolize eden; sirke (Sirke; fermantasyon sonucunda oluşur. Binlerce yıl önceki doğal yöntemlerde sürecin uzunluğunu dikkate almak gerekir.)
Geleneğe pek uymasa da, eksik kalan bir “Sin”, bir başkasıyla değiştirilebilir.
– Sonbol: Sümbül; ilkbaharın gelişini sembolize eder.
– Sekkeh: Sikke; zenginliği sembolize eder.
– Ayyeneh: Ayna; kendine, özüne bakış.
– Goldfish: Balık (Balık; kadim sembollerden biridir.)
Nevruz'dan önce hazırlanan ve iki hafta boyunca evin bir köşesinde duran bu sofrada, sebze (yeşillik), sib (elma), sirke, sekke (demir para), sir (sarımsak), semenu (buğdaydan yapılan bir tür tatlı) ve senced (iğde) bulunuyor. Bu 7 şeyin bereket ve uğur getireceğine inanılıyor.
AZERi MUTFAĞINDAN NEVRUZ KURABIYESI: ŞEKERBURA

Malzemeler:
*1 kg elenmiş un
*400 gr tereyağı
*5 yumurta sarısı
*250 gr ekşi krema (süzme yoğurt da olur)
*Yarım su bardağı ılık süt
*1/2 tatlı kaşığı kuru maya
*1/2 tatlı kaşığı vanilya
*1 çorba kaşığı şeker
Bir fiske tuz
İç malzemesi:
*700 gr kavrulmuş, çekilmiş fındık veya badem
*400 gr toz şeker
*1 tatlı kaşığı ezilmiş kakule
Yapılışı:
Maya, şeker ve bir çorba kaşığı unu ılık süte ekleyin, mayalanmasını bekleyin.
Bir kapta önce un ve tereyağını, sonra yumurta, ekşi krema, tuz ve vanilyayı karıştırın.
Mayalı karışıma ekleyerek yoğurun. Hamurun üzerini örtüp 30 dakika dinlendirin.
Kavrulmuş fındıkları robotta un haline getirin, şekeri ve kakuleyi ekleyip karıştırın.
Hamurdan aldığınız parçalara bir yemek kaşığı iç malzeme koyup yarım ay şeklinde kapatın.
Hafif yağlanmış tepsiye dizin. 180 derecede yaklaşık 15-20 dakika, beyaz kalacak şekilde pişirin.
Nuş olsun!
****Bu yazının bazı bölümleri #Tarih dergisi 2015 Mart sayısından alıntıdır. Alıntı yazıların yazarı Petek ÇIRPILI.
Comments