KATILIMCI GÖZLEM YA DA YAŞANMIŞLIKLAR SOSYOLOJİSİ 3
- özdenbekir karakaş
- 22 Nis
- 2 dakikada okunur

Türkiye toplumsal olarak o kadar hareketli aynı zamanda tarihselci bir bakışla kendini sürekli tekrar eden kaotik bir coğrafya ki, hangi konuyu yazmak isterseniz geçmişte (çok da uzak olmayan geçmişte bile) o olayın benzerini, çağrıştıranını hatta aynısı bulabilirsiniz.
Bu coğrafyanın insanının tepki verdiği veya talepte bulunduğu tek şey vardır; ekonomi yani maddiyat. Mülkiyet kavramıyla bu kadar geç tanışıp, tarihsel olarak maddiyat üzerine kültür ve ahlakını kurmuş olan bir toplumsal yapı nadirdir. Anadolu zaten nadirliğin yurdu değil midir?

Ülkenin adalet, eğitim ve sağlık sistemi çökmüş iken önümüzde çok büyük bir deprem gerçeği varken ülke insanın en büyük derdi emekli maaşları, asgari ücret ve maaşlar olarak görülmektedir. Eğer maaşları artarsa enflasyon ve diğer problemleri çözebileceğini sanmaktadır. Sorun toplumun anlama ve algılama sorunudur. Bugünkü ortamın maaşlar ve işsizliğin ana sebebi olduğunun farkında bile değildir. Matematik bilmeyen bir toplumun durumu anlaması da imkansızdır. Bugün toplumun sorunu bizzat toplumun kendisidir.
Yine bu anketin bir diğer önemli sorusu ise, Türkiye'nin mevcut sorunlarını hangi siyasi partilerin çözebileceği üzerineydi. Katılımcıların yüzde 38.3’ü, hiçbir siyasi partinin Türkiye'nin sorunlarını çözebileceğine inanmadığını belirtmiştir.
Bugün toplumun tepki gösterdiği siyaset kurumu çok ilginç bir şekilde muhalefettir. Olup bitenler ve yaşananlarla ilgili hiçbir dahli olmayan muhalefet bu durumdan sorunun kaynağı yerine muhalefeti sorumlu tutmaktadır.
Rant ve kolay yoldan zengin olma hastalığı toplumun her kesimini ele geçirmiştir. Olup bitenlere ses çıkarmayalım ki bizde nemalanalım durumu toplumsal aktivitemizdir. Toplumun istikrar dediği şey bu mevcut durumun devamıdır. Başkasına ne olursa olsun, ta ki kendisine oluncaya kadar dilemma mantıkla savunmaya ve akar beklentisi içinde olmaya devam etmektedir.
Bir kaç zamandan beri toplumun tam olarak ne olduğu belli olmayan toplumsal değerlerini bozan şeyin televizyonlarda gündüz reality/kadın programları ve dizileri olduğu söylenmektedir. Hatta iktidar kanadı da bunu köpürtmektedir. Bunun yanında bu programların neredeyse tamamı iktidar kontrolündeki televizyon kanallarında gösterilmekte, Türkiye insanlarının parasıyla devlet televizyonculuğu yapan bir kurum eliyle yeni bir tarih yazılmakta ve bu prodüksiyonlara anormal paralar aktarılmaktadır.
Bu değerlerini yok ettiğini iddia eden toplum kesimleri (çoğunluk) tarafından bu televizyon kanalları vazgeçilmez olmaya da devam etmektedir. Bir sağ toplum dilemması olan durum aslında toplumun kendi gerçekleri ile yüzleşmek istemediğini ve bozkır kültürünün "kol kırılır, yen içinde kalır" anlayışını göstermektedir.
1970'lerde televizyonlara ve gazetelere savaş açmış olan sağın dini kurumlarının (tarikatlar) ilginçtir bugün kendi kanalları, gazeteleri hatta sosyal medya uygulamaları mevcuttur. Mütedeyyin kesimin sosyal mecralardan en çok talep gösterdiği Tic Toc uygulamasıdır. Din kanaat önderi olduğu iddia edilen bir çok simanın Youtube videoları en çok izlenenler sıralamasındadır.
Böyle toplumlarda cehalet en muteber makamdır. Cehalet arttıkça ekonomilerinin artacağı inancı hakimdir. Kendi siyasi rant alanlarına buna din de dahil kimsenin giriş yapmasına müsaade etmemektedir. En son Beyoğlu'nda CHP'nin Filistin'e Özgürlük yürüyüşü ve mitingine bu kesimin tepkisi bunu açık olarak göstermektedir. Buradan biz nemalanabiliriz siz giremezsiniz. Aynısı Din konusunda da geçerlidir. Onlar kimlerin dindar olup olmadığına karar verecek, olumsuz karar verdikleri o alana giremeyecektir.
Bugünkü Türkiye sorunu Toplumsal Akıl Tutulması değildir. Tamamen toplumun kendisi Türkiye'nin sorunudur. Ve bunu fark edenlerde Z kuşağının büyük çoğunluğudur.
Sevgiyle kalın
Комментарии