top of page
Alperen Bozkurt

AŞK, SEVGİ ve BAĞLILIK ÜÇGENİ




Merhabalar, bu yazımda sizlere sevgi, aşk, bağlılık üçgeninden bahsedeceğim. Bazı olaylar yaşanmış, bazıları hayal ürünü olabilir. Fakat insan kendi doğasında, günde belki elli defa başka bir ruh haline bürünebiliyor.


Aşk nedir? diye soranlar, genelde şu cevabı alıyorlar; kalpten duyulan heyecan, tutku veya ulaşılması güç olan bir tür hayal kırıklığı. Sevgi aşk mıdır değil midir? Bence değildir; sevgi, insanın başka bir insana duyduğu genel olarak merhamet ve bir kısımda bağlılığın özeti diyebiliriz. Hayatta gerçek aşkı bulabilen var mı?


Şimdi gelelim olaylara; bir insan önce sever, sonra mı aşık olur? Yoksa önce aşık olur sonra mı sever? İnsan karakterleri çok farklıdır. Günümüz dünyasında aşkı ve sevgiyi sadece iki öpücük zanneden cinsel ihtiyacını doyurmaya yönelik para, mal sevgisiyle yüzüne takmış olduğu nice değişik maskelerle bir birine sunan bir toplumla karşı karşıyayız. Ben derim ki; aşk bazen uykusuzluktur, bazen ıstırap çekmektir. Bazen mutlu olmak, bazen de gereksiz takıntılarla hayatını zehir etmektir.


Bu demek değildir ki ben aşka inanmıyorum. Herkes ömründe bu duyguyu öyle veya böyle yaşamıştır. Fakat çoğu hüsrandır. Bir gün gencin biri bir kıza çok aşık olur, kalbinde kanayan yarası olur; yıllar geçse de unutamaz bırakın aldatmayı, başka biriyle göz göze gelse kendinden utanır: acaba aldattım mı diye. Bu bence aşktır. Fakat karşılığı yoktur, aylar sonra o insan aşık olduğu kişinin nişanlanması ile yıkılır ve ruhsal bunalıma girer, kolay kolay atlatamaz. Bu durum içselleştirilen aşkın ürünüdür diyebiliriz


Sevgi öyle midir? Sevgi gerçek manada emek ister ve sevmek bir yerde sahiplenmektir. Aşk ve sevgi bambaşka kulvardadır. İnsanlar, bana göre yanlış kullanıyor bu kelimeleri; her erkek aynı olmadığı gibi her kadın da aynı olamaz. Bağlılık o kişiyi sevdikten sonra ortaya çıkan bir kavramdır. Ben şahsen bu bulunduğumuz dönemde milletin ağzına sakız olan aşkım kelimesinin, aşkı anlattığını düşünmüyorum. Tabi ki psikoloji okuyanlar daha iyi bilirler ama insan sevgiyle aşkı karıştırıyor. Aşk kalpte yanan yangındır. Mantıklı düşünce sistemi saf dışı kalır. s


Sevgi kalbin ve mantığın ürünüdür. Bağlılık ise bir nevi koruma içgüdüsü ve sevgiyle oluşan bir ruhsal durumdur.


Bu devrin erkekleri ve bu devrin kızları çoğu çıkar ilişkisine dayalı sosyal, ekonomik ve düzmece oyunlarla bir birini sevdiğini veya aşık olduğunu düşünür. Bu oluşum çok tehlikelidir, ailelerin dağılmasının veya aile kuramamanın en büyük sebeplerinden biridir.


İnsanın sevmesine yaş sınırı yoktur. Göz görür, kalp çarpar, akıl tutulur, bence bu aşktır. İnsan her yaşta yaşına göre güzeldir. Kalbin de fırtınalar kopması boşuna değildir; yemek gibi su gibi, aşk ve sevgi bir ihtiyaçtır. aşk ne karşıdakinin yüzüdür nede gözüdür: karşıdakinin kalbidir


Aşk insanoğlunun kendisidir der ünlü düşünür ben (:


Seven yürek fedakârdır, birçok zorluğa katlanır. Fakat toplumumuzun ahlak yapısı iyice düştüğünden bu yana sevgiler olmuş gecelik ilişki bu sevmek değildir. Önce şunu ayırt edelim erkekler kızları seks objesi olarak görmekten çıkarsın, kızlarda erkekleri banka kasası olarak görmekten çıkarsın; sorun çözülür. Şairin dediği gibi bir filmden alıntı bir sözdür çok dikkatimi çekmiştir;

"Sevmeyi bilmeyene canı sıkılınca çekip gidene.. sevdiğine sahip çıkmayana.. zoru görünce sıvışıp kaçana “adam” denmez. ona sorarsan zaten, öyleleri olsa olsa “ıssız oğlan” kıvamındadır. Bu da bizim mezhebimize uymaz…"


Bir erkek olarak diyorum ki zamane kızları adam gibi adamları pek sevmez. Nerede zırzop var peşine takılır. Erkekler de son dönemde hanım hanım olan kızları sevmez. Ahlak yapısının çökmesiyle beraber büyük bir erozyona uğramıştır.


Gelelim bağlılığa, bağlılık bazen sevgiden, bazen mecburiyetten, toplum baskısı yüzünden, bazen de inat uğruna olabiliyor. Bunların en tehlikelisi toplum baskısı ve inat uğruna olan bağlılıktır. Ruhsal dengeyi bozduğu gibi insanı yer yer vahşileştirebilecek kadar tehlikeli boyutlara ulaşabiliyor.


Birde ayran gönüllü olmak var bu erkeklerin başına çokça gelebilmekte kafa karışıklığına yol açabilmektedir. Bastırılmış insan toplumunda aşık olmakta zor, ayran gönüllü olmakta. Bunu da başka bir yazımızda işleyelim.

TEŞEKKÜRLER; Sizlere kısa ve öz yazımda bir şeyler katabildiysem ne mutlu bana


AŞIK OLMAKTAN VE SEVMEKTEN KORKMAYIN; SEVİN, SEVDİRİN. MUTLAKA SADIK OLUN....

59 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page