Dün akşam, oluşturduğumuz ve gençliğe tecrübelerimizden nasıl faydalandırırız diye kafa yorduğumuz GENÇ VE DİNAMİK GELECEK grubumuzla internet üzerinden sohbet toplantısı yapıyorduk.
Gündem maddelerimizden biri Gençliğe (benim tabirimle Z kuşağına) hangi konularda yaklaşalım. Bu grubun çıkış noktası ne olsun diye fikir alışverişi sırasında dikkatimi birkaç konu çekti.
Aslında şu anki biz ebeveynler, büyükler zamanında kendi büyüklerimizden “yediğin önünde, yemediğin ardında. Seni anlamıyorum? Daha ne istiyorsun? Beni dinlemiyorsun bile? Bak yavrum, çocuğum ben tecrübelerimle konuşuyorum? Bunları dinle, kulağına küpe olsun” vb. onlarca söz duymuşuzdur. Dün akşam da öyle oldu.
Benim tarafımdan -şeytanın avukatlığına soyunurcasına ortaya atılan “ilk önce gençleri dinleyelim? Onlar gerçekten birbirimize anlattığımız kabuller üzerine mi? Ne istiyorlar? Kendilerini ifade etmeleri fırsatı verelim? Biz susalım onlar konuşsun?” konusunda anlaştık. Doğal olarak toplumsal kodlarımız gereği, sohbetin devamında bu gençleri böyle açık uçlu sohbete davet edersek, konu dağılır. Zaten odaklanma problemleri var. Benzeri şeylerle bu dinleme işinin kapsamını daraltmaya karar verdik.
Grubumuzun değerli kurucularından Erdoğan Bey, mentorluk (kendisi özellikle gençlere okul sonrası hayatla ilgili rehberlik yapıyor)tecrübesiyle güzel şeyler söyledi. Toprak bey, Muzaffer bey ve grubumuzun Kadın temsilcisi Jülide Hanım(bu arada grubumuzda Kadın Lehine Ayrımcılık yapılması gerektiğini sürekli savunuyorum. Jülide Hanımlar grupta çoğunluğu hatta kurucularda bile ele geçirmeli) değerli katkılar sundular.
GENÇLERİ DİNLİYORUZ etkinliği yapmaya karar verdik (15 Kasım akşamı olacak).
Yukarıda dedim ya, bir iki konu dikkatimi çekti. Bir dinlemek, iki önyargılarımız. Dinlemek; dinlemeyen sürekli konuşan kakofoni toplumu olduğumuz için dinlemeyi bilmiyoruz. Konuşuyoruz. Karşımızdakinin bizi dinlemesini bekliyoruz.
Dinlemek susmak değildir. Dinlemek anlamaktır. Bizler karşımızdakini dinlemediğimiz için sürekli konuşuyoruz. Aynı bizim büyüklerimizin bize yaptığını biz onlara yapıyoruz; “BİZİ DİNLE”.
En son ne zaman dinledik gençleri. Özellikle Linkedin de sonra çevremde gördüğüm şeylerden biri; Üniversitelere, Liselere, Oluşumlara gidip oralarda tecrübelerimizi, yaşanmışlıklarımızı, bilgilerimizi konuşturuyor, çoğu zamanda yarıştırıyoruz. Hiç oradaki gençleri veya dinlemeye gitmiyoruz. Konuşmaya giden çokta, dinlemeye gittim diyen hiç yok. Konuşuyoruz, hiç susmadan konuşuyoruz.
EVET GENÇLİK BİZLER ARTIK SİZİ DİNLEMEYE GELMEK İSTİYORUZ.
Gençler bizi dinlemiyor. Gençlerde aynı bizler gibi ya sürekli konuşuyor ya da konuşmacıya laf sokmak için fırsat kolluyor. Dinlemek yok. Dinlemek için okumak gerek, biz de hariçten gazel okumak denilen boş konuşmak dışında okuma eğilimi yok. Üniversiteli gençlerin en zorlandığı sorular uzun paragraf soruları (matematik çözebilmek için bile okumak ve dinlemek gerek. Başarısızlık ondan). Kelime dağarcığı en alt düzeyde gençliğin o genç nasıl anlayacak. Mühendis adayına soruyorsun, ben sayısalcıyım okumayı sevmiyorum. Sözelciye soruyorsun, okuyorum ama dilleri eski anlamıyorum. Anne, baba ve eğitmen sadece 50 kelimeyle hayatını idame ettiriyor ve sürekli konuşuyor. Gençlerden ne bekliyoruz ki.
Okumak, gözün okuduğunu dinlemektir. Dinlerseniz, eleştirel düşünceye yaklaşırsınız. Karşınızdakini anlam süzgecinden geçirirsiniz.
BİRAZ SUSALIM, GENÇLERİ DİNLEYELİM. BU SEFER GENÇLER KONUŞSUN. ONLARI ONLARIN İFADELERİYLE DİNLEYELİM.
Önyargıyı ortadan kaldırmanın tek yolu dinlemek ve anlamaktır. Konuşma sürekli oldukça İlkel benlikle, modern benlik arasında çekişme artar. Kazanan hep ilkel benlik olur. Konuşma dozu arttıkça, dozu artar. O gerilimi arttırır. Ortaya ne için çekiştikleri, çatıştıklarını bilmeyen yığınlar çıkar.
Dinlemek, sakinleştirir. Konuşan dinleyen olduğunu anladığında konuşma ahengi değişir. Barış ve anlama ortamı olur.
Gençler kendinizi anlatmaya bekliyoruz. Söz dinleyeceğiz.
Sevgiyle Kalın.
(02.11.2022)
Comments