Görsel Kaynak: https://www.kapadokyadayim.com/kapadokya-urgup-bagbozumu-festivali/
İbrani takviminde “İlul” ve “Elul” diye telaffuz edilir. İsmi Babilce’den alır ve Akadca “hasat” anlamına gelir. Roma’daki adı Latince “yedi” (7) anlamına gelen “Septem”den gelir. Bunun sebebi Roma takviminin Mart’ı yılın ilk ayı kabul etmesindendir.
Eylül, kadim Süryanice de “Aylul” sözcüğünden Türkçe’ ye geçmiştir. Mezopotamya da yaşayan halkların dillerinin hepsinde ortak kökenlidir. “İlul, alul, ailul” gibi değişik söylenişleri vardır.
Bağbozumu, Üzüm ayıdır Eylül. Simgelerin dilinde ise üzüm; “şölen, şenlik, bereket ve haz” dır. İbrani geleneğinde ise “kalbi, yüreği, aşkı” temsil etmektedir.
Babil’in asma bahçeleri, üzüm ve şaraba uzanan yolculuk, aslında tamamen insanın hikayesidir. Ortadoğu tanrıları bile kıskanmıştır Babil’in o muhteşem üzüm bağlarını. Öyle mükemmeldir ki, o bağları kuran insanlar tanrıları aşan mükemmelliğe belki de insanı aşıp tanrısallaşmaya başlamıştır. Tanrıların gazabı çok sert olmuştur. O gazaptan her badireyi tanrıların her oyununu atlatıp çıkmayı başaran insanla, asmalar sapasağlam çıkmıştır.
O tanrıların gazabı yalnız asma bahçeleriyle, Babil’i yerle bir etmekle kalmamıştı. Derler ki, asma bahçelerinde binlerce çeşit üzüm vardı ve tanrılar insanları bu üzüm çeşitleri kadar dile ayırdılar. Ayırdılar ki bir daha bir arada huzur içinde duramasınlar diye. Tanrılar bir şey unutmuştu, üzümler şarap olduğunda ve hangi dili konuşursa konuşsun insan şarap içerse, şarap içenlerin dili yine ortak oluyordu. O günde öyleydi, bugünde böyleydi. Şarap ilk yudumdan sonra insanlara aynı dili konuşturur.
Yine insan kendi medeniyetini ve mükemmelliğini kurmak o gazaptan galip çıkmış asmaları yetiştirip, bağ yapmıştır. Onu gözler, izler böylece insanın hikâyesi üzümün sonra şarabın hikâyesi olmuştur.
Bağı dünya gibi düşünürsek, hani eskiler derler ya; “bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur”, o minvalde bir benzetme halidir, bağ ve dünya.
Asma fideleri büyür, yapraklanır. O asma gövdesi insanın ana babasıdır aslında. Yapraklar büyü, yaprakların altında salkımlar olmaya başlar. Yapraklar annenin rahmidir. O salkımı her şeyden koruyan, onu besleyen yapraklardır. Gövde ile yapraklar salkımın ruhunu da verendir.
Her salkım bir insandır, her salkımdaki üzüm tanesi insanı oluşturan her şeydir.
Gün gelir zaman geçer, salkım rahme sığmaz olmuştur. O rahimden kopartıp alırlar. Aynı göbek bağı kesilen insan gibidir. Bir el onu kendisi gibi salkımlarla dolu bir sepete konulmuştur. Artık hayatın içine konulan insanın halindedir. İnsanın yolcuğu gibi başlar salkımın yolculuğu. Bu insanın hayat denilen yolculuğu gibidir.
Yıkanır, hayatı bu sanmaktadır o balık istifi dizildiği alt alta üst üste bulunduğu sepette. Sonra daha büyük bir yere doldururlar, diğer sepetteki salkımlarla beraber. Hayatta öyle değil midir? Oradan oraya savrulmak, atılmak. Kimi zaman ayaklar altında ezilip, kimi zaman bir presin tablasının altında, suyu çıkarılıp posası kalana kadar çiğnenmektir. İnsanın da öyle değil midir? Suyunu çıkarıp, posasını ortada bırakmaktır.
Suyu özüdür üzümün ne olduğunu göstermektedir.
Kimi salkım kendini şanslı sanmaktadır. Yine bir sepette yolculuğa çıkar, bazen yol uzun sürmektedir. Ya bir masa da tane tane koparılıp, çiğnenir dişler arasında. Sonuç hiç değişmez özünde, insan hayat onu da çiğneyip, parçalamaktadır.
Üzüm çok lezzetli olur, koruk olur. Kimi zaman sirke olur, kimi zaman ekşisi olur. Aynı insan gibi olur. Kiminin kabuğu sert, kimini ince olur. İnsanlar gibi çeşit çeşit olur. Her insanın da insan da bıraktığı bir tat vardır, üzüm de öyledir. Kimi ham kalmıştır, hep koruktur. Koruk ekşidir, kekremsidir. Kimi şıra gibidir kimisi de sirke gibidir.
Şarap insandır, insan da şarap.
Kimi şarap vardır, içsen de olur içmesen de. Kimi şarap vardır, ağzın tadını bozar. Kimi keyiflendirir sonra başını ağrıtır. Kimi şarap vardır, yıllandıkça zenginleşir güzelleşir. Kimi şarap durdukça sirkeleşir. Kimi şarap vardır sohbet açar, kimi de sohbet kapatır.
Unutmamak gerekir ki, şarap insandır. Bir kadeh şarap bütün insanlığı aynı dille konuşturur. Ve yine unutmamak gerekir ki, insanların üzüm bağlarını kıskanıp gazaplarını gönderen tanrılar bile; insanları gözlerken keyifle şaraplarını yudumlamaktadır. Ve her tanrının vadettiği cennete ırmaklardan şarap akmaktadır.
コメント