Çünkü sen ne tarih ne coğrafya
Ne şu ne busun
Oğlum Mernus
Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun.
“Bedri Rahmi EYUBOĞLU”
Üniversite yıllarım öyle İstanbul’daki o dönem bulunan beş okulun kampüslerinde geçmedi. Bizim zamanımızda büyük üniversitelerin çevre illerde bağlı fakülte ve yüksekokulları vardı. Ben İzmit’te Yıldız Üniversitesine bağlı bir okulda okudum. Öyle ahım şahım üniversite ortamım olmadı ama İzmit’te ki neredeyse her kıraathaneyi bilirim. Yurdumuzda bugün İzmitlilerin Yahya Kaptan Konutları dedikleri yerde (bizim o zamanlar Mehmet Ali Paşa dediğimiz) Mısır tarlalarının ortasında bulunmaktaydı. Çevresinde iki ev ve biraz uzağında Kandıra yoluna yakın Seymenler Koleji vardı.
İstanbul’dan İzmit’e o zamanlar Topkapı da bulunan otobüs terminalinden giderdim. Bu yolculuklar sırasında bugünkü moda tabirle ilginç maceralardan anılar biriktirdim.
Şimdiki gençler bilmez ama biz o zamanlarda da otobüslerle seyahat ederdik. Daha koy Semracım bir kaset denilen köprümüz yoktu ama babalar gibi estetik, boğazın incisi Boğaziçi Köprümüz vardı. Sabah çok erken bindiğimiz otobüsler önce Hareme giderdi. Oradan Göztepe, Bostancı, Kartal, Pendik, Gebze (ki Pendik ve Gebze de birer mola verilirdi). Bir de otobüs muavinleri yoldan ördek toplardı.
Sonra Anadolu kasabalarına özellikle trenle gidilebilenlere otobüsle gitme modası çıktı. Karadeniz şehirlerine eskiden beri otobüslerle gidilip gelinebiliyordu zaten. Tren artık demode olmuştu. İki üç günde trenle gidilen yerlere on iki, on sekiz saat arasında otobüsle gidilebiliyordu artık.
Otobüs ve toplum beraberinde siyaset 12 Eylül sonrası beraber gelişti. Yeni bir toplum inşa edilirken, yeni bir ulaşım aracı vardı artık hayatımızda öyle bir hale geldi ki vazgeçilmezdi. Anadolu’nun en ücra köyündeki bir vatandaş bile otobüs marka ve modelleri hakkında bilgi sahibiydi. Otobüs uzmanı olmuştu. Mercedes 302 veya 303 arasındaki farkları ezbere bilirlerdi. Fanatikleri vardı. Sonra bir sürü Marka model çıktı. Prensesler vardı, Setralar vardı. İki katlılar vardı. Gecekondu toplumu en iyi anlatan otobüs iki katlılar oldu. Gecekondu kondurulmuş, sonra gelen iktidarların bitmeyen imar aflarıyla kaçak yapılara kaçak kat çıkılmış gibi görünen otobüsler. Sonra bu otobüsler aynı kader üzerine devam edip, İstanbul da şehir içi bölgelerin özellikle eski gecekondu ve kaçak yapı cennetlerinin ulaşım aracı oldu. O yüzden otobüsle yolculuğumuz toplumun getirildiği hal gibi oldu.
Siyaset eksik kalır mı? Kalmadı doğal olarak. Özal’ın ANAP’ı ile hayatımıza Özal’ın üstünde mitingler yaptığı meşhur ARI (ya da Petek’ti) otobüsü devreye girdi. Meşhur çığırtkanı Zenger otobüsün üstüne ses sistemiyle donatmıştı. Bir konuşma ve miting platformuydu artık lastikli propaganda aracı. Çok uzaktan üstünde kocaman ZENGER yazılarıyla kocaman hoparlörler görünürdü. Parti otobüsüyle beraber Zenger de meşhur oldu. Ankara adı Zenger Paşa oldu. Sonra kayboldu gitti.
Zenger Paşa, tam bir çığırtkandı. Siyasette artık çok bağıran, abartan, uyduranlar dönemi başladı. Özal’ı öyle bir anons ederdi ki sanırsınız Kanuni Sultan Süleyman mikrofonla size hitap edecek. “Halı, kilim, yolluk kenarı yapılır. Overlokçu ayağınıza kadar geldi” kıvamında dünyanın kıskandığı Özal insanlara hitap edecektir. Öyle bir ses sistemi, özel görselle giydirilmiş otobüsle kasaba meydanında o sözlerle insanları büyülerdi. ANAP iktidarında o otobüsün ve Zenger’in emeği belki de herkesten fazladır. Sonra otobüs tüm siyasilerin hayatına girdi. Öyle oldu ki, artık Cumhurbaşkanının bile çay, şeker fırlattığı bir otobüsü var.
Siyaset artık otobüslerin üzerinde şekilleniyordu. Toplumda yeni büyük göçe başlamıştı. Özal’la birlikte yeni kavimler göçü başlamıştı. Büyükşehirlerin demografik yapısını acil olarak değiştirmek gerekiyordu. Yatağını döşeğini toplayan otobüslerle İstanbul’a, Ankara’ya, İzmir’e, Adana’ya göçüyordu. İstanbul da eskiden çoğunluğu oluşturan Kastamonu, Rize ve Trabzonlular (bunlar 1940’lardan beri peyderpey gelmişti) yerine artık Sivaslılar, Erzincanlılar, Elazığlılar, Karslılar gibi yerlerden gelenler çoğunluğu ele geçirmişti. Artık bayramlarda Topkapı Otogarlarına, Harem Otogarına girebilme imkânı yoktu. Bilet bulabilmek mucizeydi. Yeni gelenler ne yardan, ne serden vazgeçiyordu Hem burada yaşamak istiyordu, hem de köklerine geri dönmek. Tuhaf bir ikilem yaşıyorlardı.
Siyasilerle beraber seçim dönemlerinde aynı otobüs içinde olmak, yeni dönem Türkiye’sinin yeni kalemşorlarının konumları için çok önemliydi artık. Yazılarda o büyük siyasi şahsiyetlerin otobüslerde yalnızca bu kalemşorlar paylaştığı özel şeyleri okuyorduk. Gazete sayfaları otobüs içinde Siyaset dehalarının önünde, arkasında karşısında oturan bu kerameti kendinden menkul zatların fotoğraflarıyla doluydu. Otobüs siyaseti yılları başlamıştı. Lastikli siyaset kurumu, varsın altından rüzgârlar essin ne gam, geleceğin başbakanlarına, muhalefet liderlerine yakındı ya kalemşorlar. Gençler hatırlamaz ama o dönemde bu kalemşorların en yetenekleri, omurgasızları yanak okşamaya, hatta yağdanlığa dönüşmeye başladı.
Bu yazıyı geçen hafta onca olup bitene rağmen (zamlar, dövizdeki artışlar vb.) konuşulan meşhur otobüs muhabbeti sebebiyle yazdım. Siyaseti okuyamayan bir toplum, gazetecilik kimliği olmayan birkaç otobüs yağdanlığı üzerinden neler söyledi, neler? Kendilerince haklılar ama bu toplum kudretin kendilerinde olduğunu anlamadıktan sonra, otobüs pehlivanlarının tefrikalarından ya da çığırtkanlarından duyduklarıyla hareket etmeye devam eder.
Siyasilere bu kadar beklenti yüklemeyin. Onlarda bu yığınların içinden çıkıyor. Onlarda otobüste bir yolcu. Bizim en büyük sıkıntımız, sürekli herkesi kucaklama herkese hitap etme hastalığına tutulmuş siyaset anlayışı. Bu siyaset kurumunu omurgasız hale getiriyor, aynı toplumu getirdiği gibi.
Pazarlama da bir kural vardır; hedef kitle. Bütün toplum hedef kitleniz olamaz, siyasette de böyledir bu ticarette de. Eğer herkesi kucaklamaya çalışırsanız, gerçek kitlenizi kaybederseniz. Kucaklamaya çalıştığınız diğerleri de sizi yarı yolda bırakır. Sonunda mola tesisinde otobüsün kalkış anonsunu duymayan yolcu gibi kalakalırsınız. Otobüs yoluna devam eder.
Comments