Yayınlanma Tarihi : 28/12/2020
Günümüz siyasetinin sokakta ve arena da yansıyan hali bu. Buradaki hafiflik sözlükteki üç anlamıyla da değerlendirilebilecek bir kavram olarak kullanılmıştır. 1. Hafif olma durumu 2. Rahatlık 3. Davranışları içinde bulunduğu toplumun ahlak anlayışına uymama durumu.(1) Bizim toplumsal durumumuzda bu üç anlamdan daha çok rahatlık, ahlaki olmayan davranış manasında geçerlidir. Çok dominant ve aşırı hükmedici iktidar baskısı altında toplumun bir kesimi birikmiş tüm tepkisini muhalefete yöneltirken, iktidarda bu yapılanları meşru göstermek ve hedef saptırmak maksadıyla toplumun çoğunluğu ile muhalefete saldırmayı uygun görmektedir.
Biz de modaya uyup klasik bir CHP eleştirisi (!) yazısı yazalım istedim. Tabi eleştiriden nasibi kimler alır yazının sonunda ben yazarken bilemiyorum. 1950 den beri sağ kesimin büyük gayretlerle inşa etmiş olduğu CHP, Cumhuriyet, Atatürkçü değerler (veya onların söylemiyle Kemalizm), İnönü dönemi kötüleme hatta aşağılama yapısı tahrip edilmiş bir tarih ve en seviyesizce, hayasızca kullanılan bir maneviyat algısı şeklinde yapılmıştır ve yapılmaya devam etmektedir ki, dini legal olmayan fakat sağ yönetimler tarafından legal olandan daha fazla legal olan dini kurumlar tamamiyle sağ yapıyla beraber hareket etmekte ve bu algı çalışmasında hep ön safta yer almaktadır.
Daha önce de belirtmiş olduğum gibi dini kurumlar ve sağ siyaset yapısı herzaman "ikili mantık" kullanmaktadır. Çok basit bir örnekle; sürekli koalisyonları kötülerken (sanki bütün koalisyonlar sol kesiminmiş gibi) Tek başına iktidar oldukları tüm siyaset tarihi boyunca aslında çok farklı ve tamamına yakını kirli resmi olmayan ortaklıklarla koalisyonlarla siyaset yapmışlardır.
Her sabah yeni bir açıklama ile bizleri şaşırtabilen iktidar mensupları mesela rahatlıkla şöyle bir açıklama yapabilmektedir: "CHP fırsat bulduğunda 1940lara geri döndürecektir ülkeyi". İşte ikili mantık ile yaşatılan bir toplum kesimi böyle sözlerle tetiklenmekte ve düşman cephesini mağkubiyete uğratmış olmanın orgazm keyfini yaşamaktadır.
Deniz Baykal önderliğinde 1990ların sonundan itibaren tekrar kurulmaya çalışılan ve 1992 de kurulan Yeni CHP, 1920lerin kurucu CHP si midir? Yoksa siyasi yelpazede yer bulmaya çalışan yeni bir parti midir? Benim kendi bakış açısından yapmış olduğum analizlerden sonra ki yorumum; Deniz Baykal CHP si, merkez sağ da konumlanmaya çalışan, sosyal demokrasi ve Kurucu Atatürk değerlerini yalnızca vitrin olarak kullanan bir siyasi yapıdır.
Maalesef ki 1992 den izlemiş olduğu politikalar gözden geçirildiğinde hiçbir şansının olmadığı pazarda ürününü satmaya çalışan pazarcı gibidir. Herşeye rağmen CHP nin eskiden gelen, siyasi iklimde nefes almak isteyen insanların oy verdiği ve oy verdikçe hem sağ kesimler tarafından aşağılanan hem de partice görmezden gelinen bu kesim olup bitenleri seyretmekte, CHP yönetimi bu kemik oylarla Deniz Baykalın dizayn etmiş Ana muhalefet partisi CHP tabelası altında siyaset oyunu oynamaktadır. Parti milletvekili, belediye başkanı, belediye meclis üyesi seçimlerinde bile bir sosyal demokrat parti gibi değil, tam bir sağ parti anlayışıyla "merkez yoklaması (sağ kesimin sevdiği ifadeyle 'temayül yoklaması'') ile aday belirlemekte, bu da tabanla hiç teması olmayan kesimlerin sırf Ankara Genel Merkez koridorlarındaki bağlantıları ile o listelerde yer almasını sağlamaktadır.
12 Eylül darbesi ile büyük yaralar alan sol ve sosyal demokrat kitle Halkçı Parti, SODEP ve SHP deneyimlerinden yüzünün akıyla çıkıp gerçek manada Sosyal Demokrat politikalar ve söylemler geliştirirken CHP bunu sekteye uğratmış özellikle 1994 yerel seçimlerinde Deniz Baykalın sol kesimi bölmek için yapmış olduğu hamle ile sol ve sosyal demokrasi kenara çekilmek zorunda kalmıştır. CHP ile beraber Ecevit DSP de de sol ve sosyal demokrat söylemleri reddetmiştir. Baykal Anadolu solu diye, Ecevit te Demokratik sol diye içeriği tamamiyle boş iki kavram ortaya atmış ve tuhaftır ki Sağ yapının yıllarca kullanmış argüman olan solunun bölücülüğü bu iki yapı tarafından zımmi olarak olsa benimsenmiştir. 1980 den sonra sağın ülke siyaseti ile beraber siyasetin tüm taraflarını da yeniden şekillendirmesi çalışması özellikle sosyal demokrat kesimde başarılı olmuş görünmektedir. Bugünkü iktidarda bu şekillendirme işlemine devam etmekte, parti sürekli olarak Merkez sağda kendine yer bulmaya çalışmaktadır. Halbuki merkez sağ pasta büyüklüğü fazla olmasına rağmen pay isteyen kesimlerde bir o kadar çoktur ve sağ kesimden onlar reaksiyon alabilirken CHP ne düşen yalnızca o merkezin tepkileri ve itilip kakılması olmaktadır.
SHP hiç merkez sağı hedeflemeden 1987 seçimlerinde % 24 oy almıştır, 1991 seçimlerinde % 20 oy almıştır. 1995 de sahneye CHP çıkmış % 10 oy alabilmiştir. Tuhaf olan SHP yi birçok ayak oyunuyla bünyesine katan Baykal CHP si SHP nin kitlesini kucaklayamamiş hatta reddetmiştir. Baykal'ın 1994 yerel seçimlerinde SHP yerine sanki tesadüfmüş gibi Refah adayları kazansın diye aday çıkarması bile başlıbaşına incelenmesi gereken bir konudur. Özellikle İstanbul adayının sonrasında seçim kazandırdığı Refahlı Belediye Başkanının sonradan kurduğu partide siyaset yapması, bakan bile olması ayrıca çok manidardır.
CHP dili bilmediği bir kesime hitap etmeye, onlara kendini anlatmaya çabalayarak tüm enerjisini bu umutsuz işte harcamaktadır. Örnek olarak son yerel seçimlerde aslında ondan önce tekrarlanan Mart genel seçimlerinde de eline geçen fırsatı, aynı sağa kendini anlatma çabasıyla kaçırmıştır. Evet son yerel seçimlerde büyük bir başarı elde eden CHP yanında aslında yerel seçimlerde hiç de çabalamayan kuruluş ve varlığını bile büyük ölçüde CHP ve CHP seçmenine borçlu olan Ülkücü-demokrat karşımı bir parti olan İYİ parti ile kazanmıştır. O seçimlerde bu ortağın varlığı için o kadar çok hata yapılmıştır ki, daha büyük başarılar bu kafası ve yapısı karışık ortak sebebiyle kaçmıştır. Bir örnek verelim analizini okur kendisi yapsın; İstanbul Kağıthane İYİ Partiye emanet edilmiş, fakat örgüt hiç çalışmamış, CHP nin orada güçlü en az iki adayı olmasına rağmen ilçe gitmiştir. Seçim çalışmaları sırasında İYİ Parti hiç ortalıkta görünmemiş ve özellikle CHP İlçe teşkilatıyla beraber görünmemek için elinden geleni de yapmıştır.
CHP tabanı ile CHP nin yönetiminin bir diğer hastalığı bunu SHP de yapıyordu, sonrasında yapmamaya sağ tabanın reflekslerini anlamaya başlamıştı. Bu hastalık sürekli yolsuzluk ve hukuksuzlukları takip etmesi onları kamuoyuna açıklayıp, tüm toplum kesimlerinden büyük tepkiler ve reaksiyonlar bekliyor. Tabi olmuyor. Şimdi niye olduğunu birazcık analiz edelim; 1989 seçimlerinde SHP adayı Nurettin Sözen % 35-36 bandında oy almışken sonrasında klasik sol hastalığı olan yolsuzlukları takip etmek ve ortaya çıkarmak ve ifşa etmek, toplum tarafından pek sıcak karşılanmamıştır. Yaşadığımız toplumun % 70 den fazlasının sağ zihniyet ve ikili mantığı bünyede taşıdığını bir türlü kavrayıp anlamamak hem belediyeyi elden götürdü hem de nasıl biliyorsunuz? Partiyi uzaktan yakından ilgilendirmeyen bir aşk serüveninden doğan yolsuzluk sebebiyle (İSKİ) bir önceki dönem ki yolsuzlukların ifşa edilmesinden rahatsız olan toplum, sonraki seçimi yine aynı zihniyete verdi. Dikkat buyurulsa o seçilen de Sözen öncesine hiç söz söylemezken, 25 yıldır toplumu Sözen dönemiyle yatırıp kaldırmaktadır. Siz artık o dönemde yapılan icraatları anlatıp durun, boş fırsat elden kaçtı. Şimdi yine aynı hastalığa tutuldu CHP, yolsuzluk dosyalarıyla sağ zihniyetinden toz bile kaldıramazsınız. Bunu anlamamakta ısrar ediyorsunuz ama toplum ikili mantığı içinde sizin bahsettiğiniz yolsuzlukları umursamıyor. Çünkü 1980lerden olduğu gibi toplum, bu yolsuzlukların hepsine ortak ve yüzüne vurulmasından hoşlanmıyor.
Bunun gibi bir diğer konu da Baykalın Anadolu Solu garabetiyle beraber partiye doldurulan sağ zihniyet temsilcileri, Kılıçdaroğlu döneminde daha da arttı. Hatta Demirel kontenjanı gibi durum ortaya çıktı partinin içinde bir dönem (hâlâ da devam ediyor sanki). Bunlar parti yönetiminde ve vitrininde sürekli arz-ı endam edip, fikirler yumurtlarken CHP seçmenine nedense özellikle Genel Merkez ve onun avanesi pek de ses vermiyor. Genel Merkez öyle kulaklarını tıkamış ki, Ekmeleddin ismini CHP seçmeninin önüne getirebiliyor. Aynı şeyi büyük bir demokratlık örneği göstererek İYİ Partiyi seçimlere sokarken yapan Genel Merkez (aynı durumda inanın İYİ Parti tabanın tepkisinden çekiniyorum bahanesiyle CHP için ve seçmeni için kılını kıpırtmazdı). Zaten seçimden hemen sonra o dönem ki Genel Başkan yardımcıları yine CHP seçmenine resmen hakaret etmekten bile geri kalmamıştır (Ümit Özdağ'ın seçim sonrasındaki 4 basın açıklamasına bakabilirsiniz). Sonrasında da mecliste olmasını sağlayan bir partiyi terör örgütüyle iş birliği yapmakla suçlamaktan geride durmamıştır. İYİ Parti yönetimleri de tabana ve özellikle sağ kesime şirin görünmek adına sessiz kalmıştır. Aynı şey Milli Nizamdan beri yaratmış oldukları CHP öcüsüne rağmen, seçim sonuna kadar demokratlık göstermişler sonrasında eski söylemlerine dökmekte geçikmemişlerdir.
Türkiye'de kabul etsek de etmesek de mecliste olan partiler içinde iki partinin seçmen kitlesi diğer partilerin kitlesinden nitelik olarak çok farklıdır. Bu iki parti CHP ve HDP seçmen kitlesidir. Bu kitle akıllarıyla alay edilmesinden pek de hoşlanmaz. Sağ partiler kan, ırk, mezhep, din üzerinden siyaset yaparken; bu iki partinin seçmeni insan odaklı emeğe, özgürlüğe, hak ve adalete dayalı siyaset talep etmektedir. O yüzden sağ partiler (İYİ parti dahil) HDP sini legal zeminden uzaklaştırmak istemekte, ve seçmeni için onu günah keçisi ilan etmektedir. Bahsettiğimiz ikili mantık ile yaşabilen sağ seçmen TRT de Osman Öcalan sağ kesimin oy verdiği parti için Kürt seçmenden oy isteyince sessiz kalıp bunu normal görürken, silahları bırakma çağrısı yapan HDP sini terör yapısı olarak göstermek ve kabul etmekten geri durmaz. Sağ seçmen özgürlük, hak ve adalet talepleri olmayan bir yapıyı benimser, tüm değer yargısı çıkarlar ve ortak menfaatler üzerine kuruludur. Sürünün dışarı attığı ve reddettiğini sorgulamadan düşman ilan eder. Şimdi CHP mevcut kemik kitlesine rağmen partiyi sağa, merkeze yerleştirmeye çalışıyor. Yolsuzluk hikayesi anlatmak yerine, toplumun duymak istediği şeyleri anlatmalı. Sürekli anlatmalı, sürekli iktidar gündemine laf yetiştirme, iktidar değirmenine su taşıma telaşı içinde olmamalı. CHP sini iktidarın şekillendirmesi o hale getirmiştir ki, zaten olmayan Kürt seçmeninden uzaklaştırmıştır. Avrupa'nın ve Türkiyenin aslında en büyük Kürt partisi olan AKP bu kozu elinden almak isteyen HDP yi kulvar dışına çıkarmaya çalışmaktadır. Metropoll araştırmanın etnik grupların oy dağılımı anketinin sonucu da bunu açıkça göstermektedir; Kürt seçmenin % 29,3 ü AKP sini tercih ederken, % 32 si HDP sini, yalnızca % 3,7 si CHP seçmeni veya oy verebilirim diyendir. Zaza kesimde de durum farklı değildir, Zaza seçmenin % 20si AKP, % 30u HDP derken yalnızca %5i CHP demektedir.
Cumhuriyet Halk Partisi erken veya normal seçimler fark etmez, şimdiden parti dinamiklerini harekete geçirmeli. Sağ ittifak yerine CHP için daha iyi olacak ve iktidar yolunu açacak olan HDP ittifakını cesurca tartışabilmeli, burada iktidarın algılarını ve manipülasyonlarını bertaraf etmelidir. Ayrıca şimdiden açıkça hangi kesimlerle olursa olsun görüşerek muhalefetin çatı Cumhurbaşkanı adayını resmen açıklamalı. Bugün kü durumda CHP genel başkanı AKP iktidarının dayatması ve sarayın yarışacağı adayı belirleme istemesiyle karşı karşıyadır. Saray kesinlikle İmamoğlu ile yarışmak istememektedir (ilk turda kaybediyor) ilk olarak Gül adı servis edildi fakat seçmen çok sert tepki gösterince Yavaş adı gündemde dolaştırılıyordu, sağ tandanslı ve milliyetçi kökenli Yavaş toplumun her kesimine değememesi Sarayın işine geliyordu. Seçmen kararsızlık yaşarken Kılıçdaroğluna sürekli çağrılar başladı, aday ol Bunu yapanlardan biri de komiktir, 60 yıllık geçmişi olduğunu söyleyen siyasi partinin Genel Başkanı ve kendi partisinden Cumhurbaşkanı adayı bile çıkaramamış Bahçelidir. Kılıçdaroğlu bu talebe ne cevap verir önümüzdeki günlerde göreceğiz ama umarım klasik sağ zihniyet siyaset çakallığına yenik düşmez. Cumhurbaşkanı adayı belirlenmeli, milletvekili adaylarını örgütlerde önseçimlerle belirlemeli, genel merkez kontenjanlarından vazgeçmeli ve kadın kotasını % 50 olarak ilan etmelidir.
Türkiyede CHP ye oy verecek kitle CHP kadrolarının devleti yönetebilecek ve düze çıkarabilecek nitelikte olduğunu biliyor da şu anda CHP sini yönetenler nasıl iktidara gelmeyiz, ne yapmamız gerekir ki iktidara gelmeyiz ve ana muhalefet kariyerimize devam düşünüyor olmasın.
CHP nin ikinci Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Milli Şef İsmet İnönün dediği gibi "“Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur”
CHP kadroları da cesur olsunlar, bilsinler ki ne kadar şeffaf ve demokratik bir tutum içinde olurlarsa bu seçmen kitlesi de onlarla birlikte olacaktır.
Kaynakça:
(1) Türk Dil Kurumu, Güncel sözlüğü. Hafiflik. https://sozluk.gov.tr/
Comentarios