top of page
Yazarın fotoğrafıözdenbekir karakaş

KUTUPLAŞTIRMAK REKABET ETTİRMEK MİDİR?



Ülkem her kelimenin farklı anlamlara büründüğü coğrafya. Şu an bulunduğu sosyal ortam sebebiyle birçok durum da bundan nasibini alıyor. Hamaset yapma durumu pek de iyi bir şey değilken mesela birileri de kendi meşrebince yalnızca hamasetle işi kotardığında “olur mu efendim? Hamaset yapmak iyidir” diyebiliyor.


Konumuz kutuplaştırma; niye kutuplaştırma? Coğrafyamız hiç olmadığı kadar kutuplaştırıldı. Beylik bir söz olarak ‘80 öncesi dönmek falan demeyeceğim, çünkü sosyoloji bilimine birazcık vakıf olanlar bilir, o süreç maalesef ki bir kutuplaştırma süreci değildi. O süreç neydi, nasıldı onu da uzun uzun yazarız ama şimdi, ülke insanı planlı ve programlı olarak kutuplaştırılıyor. Hem de tereyağlı, ballı kızarmış ekmek gibi sunularak yapılıyor bu. “Kutuplaşmak iyidir. Kutuplaşma, rekabeti artırır.


Bakalım öyle midir? Misalli Büyük Türkçe Sözlük (İlhan Ayverdi) Kutuplaşma ile kutuplaşmak için ne diyor; Kutuplaşma (k), “Birbirine karşıt gruplara ayrılma (k)”. Kutuplaştırma eylemi toplum mühendisliği ve buna dayanarak erk (iktidar olmak/iktidarda kalmak) olmak ve o erki sürdürmek isteyen siyaset tasarımcılarının kullandığı ve her zaman hem elde patlayan hem de topluma büyük zararlar veren, çoğu zararını onarma imkânı bile olan durumdur.

Kutuplaşma rekabet değildir. Bunu söyledikten sonra rekabet kelimesinin anlamına bakmak lazım gelir. Aynı sözlük rekabet sözcüğünü şöyle tanımlamaktadır; rekabet (Arapça, kontrol ve denetim anlamındadır); “aynı işi yapan, aynı amacı güden kimseler arasındaki yarışma, çekişme.”


Kutuplaşma, rekabeti içermez. Aslında rekabetten hazzetmez demek daha doğru olacaktır. Kutuplaştıran rakibe tahammülü olmayandır. Yönetim bilimde yöneticinin ekibini rekabete sokması istenir, çünkü rekabet geliştirir, arttırır, şevklendirir. Kutuplaştırma da rekabet ve geliştirme yoktur. Her şeye ve herkese karşı yerini korumak vardır. Rakip mücadele ederken, beraber de çalışır, kimi zaman işbirliği de yapar. Fakat kutuplaştırma da işbirliği yoktur. Yöneticiler rekabet ortamı yaratırken, kutuplaştırıcı bir ortam yaratmamaya gayret etmek zorundadır. Rekabet kontrol edilebilir fakat kutuplaşma kontrol edilemez hale gelmektedir. Ve kutuplaştırma denilen canavarı besleyip, büyütenler unutmamalıdır ki. O canavar eninde sonunda kendini besleyeni bile yer, yok eder.


Usta gazeteci Taha Akyol yıllar evvel Milliyet Gazetesindeki köşesinde kutuplaşmayla ilgili ilginç şeyler söylemektedir: “Türkiye’nin hayat memat meselesi olan konularda bütün partilerin kendini kaptırdığı hesapsız, kitapsız, dikkatsiz, sorumsuz, zıtlaşmalar, kutuplaşmalar ülkenin dayanma gücünü eritiyor”. Siyaset bilimciler için toplum dinamiklerini işlevsiz hale getiren bir durum olan kutuplaştırma, mühendislik açısından da benzerdir. Toplumu mekanik bir düzenek olarak ele alırsak o düzeneğin enerjisini kesen en büyük sorunlardan biri “kutuplanma”dır (polarizasyon). Basit bir tanımını yaparsak; kutuplanma, “pil ve akümülatör gibi elektrik üreteçlerinin kutuplarında gaz birikmesi ve bu sebeple elektrik kesilmesi olayı, polarizasyon.” Enerji kesilir, orada bir enerji birikmesi olur ve bu bir şekilde patlar. Toplumlarda da böyledir. Kutuplaşma gerilim yaratır, fazlaca enerji birikir ve patlar.


Sosyal Psikoloji için grup kutuplaşması, “riske yönelme” olarak ta tanımlanmaktadır. Genel kanı; grupların, komitelerin ve organizasyonların karar verirken bireylere kıyasla daha muhafazakâr davrandıkları yolundadır. Bireylerin risk alması daha bir muhtemeldir görünüşte, oysa grup içerisinde karar alınması ihtiyatlı olmayı/ortalamaya yaklaşmayı gerektiren sıkıntılı bir süreçtir. Araştırmalar göstermiştir ki, grup riske yönelmeye daha meyillidir.


Grup kutuplaşması, grupların üye bireylerin başlangıçtaki görüşlerinin ortalamasından daha uçta kararlar alması yönündeki eğilimleri olarak da tanımlanmaktadır. Örneğin: İdam cezasına karşı olduğu söyleyen veya hafif yollu destekleyen insanlar bir araya gelip bu konuda grup içi tartışması yaptıktan sonra çok büyük olasılıkla idam cezasını hararetle savunacaklardır. Bu örneği bugün ülkemizde açık olarak yaşamaktayız. Kutuplaştırılmış gruplardan baskın olan iktidarda değilken ve iktidara geldikten hemen sonra tüm idam cezalarını insanlık suçu olarak görüp kaldırılmasına destek verirken, bugün kutuplaşma siyaseti sebebiyle idam konusunun en hararetli savunucusu olmuştur.


Kutuplaşma konusuyla ilgili olarak birçok farklı kuram olmasına rağmen, bunları üç temel bakış açısına indirgeye biliriz. Bu bakış açıları; ikna edici Argümanlar, sosyal karşılaştırma/kültürel değerler ve kendini kategorilendirme’dir.

İkna Edici Argümanlar Bu tür argümanlar insanların fikirlerini değiştirmede yeni/alışılmadık argümanların etkisine odaklanır. İnsanlar, kendi fikirlerini grup tartışmasında alenen ifade ettikleri destekleyici argümanlara dayandırır. Dolayısıyla bir grupta bellik bir yönde eğilim gösteren insanlar sadece daha önce işittikleri bildik düşünceleri değil, aynı zamanda hiç işitmedikleri fakat kendi duruşlarını destekleyen yeni düşünceleri de işitirler. Sonuç olarak, bu insanların görüşleri daha bir tahkim edilir ve daha aşırı hale gelir ve böylece bir bütün olarak grubun görüşü kutuplaşmış olur.


Sosyal Karşılaştırma/Kültürel Değerler Bu kurama göre, insanlar sosyal sansürden kaçınma ve sosyal onay kazanma arayışı içerisindedir. Grup tartışması toplumca beğenilen ya da (kültürel açıdan) değerli bulunan görüşleri açığa çıkartır, dolayısıyla grup üyeleri grubun onayını almak için grup doğrultusunda eğilim gösterirler.


Sosyal karşılaştırma bakış açısının iki değişkeni vardır;

primus inter pares” (eşitler arasında birinci etkisi): Bu değişken, insanlarda, gözde olan görüşe katılma yönünde bir eğilim olduğunu ileri sürer. Hangi kutbun sosyal açıdan arzu edilir tutum olduğunu öğrenen insanlar etkileşimsel bir tartışmada bu kutbun en ateşli taraftarı olarak gözükmek için birbirleriyle yarışırlar.


Çoğulcu cehalet: Bu değişken, insanlar başkalarının yanında çoğu kendi içsel inançlarını yansıtacak şekilde davranmadıkları için, başkalarının gerçekte ne düşündüğü hakkında bilgi sahibi değildir, bu çoğulcu cehalet olarak adlandırılmaktadır. Grup tartışmasının bir işlevi de bu çoğulcu cehaleti gidermektir. İnsanların görece aşırı tutumlara sahip olduğu, fakat diğer insanların çoğunun ılımlı olduğuna inandığı durumlarda, grup tartışması diğerlerinin gerçek tutumlarının da aşırılığını ortaya koyabilir. Bu durum, insanları kendi içsel inançları hakkında dosdoğru konuşmaya sevk edebilir. Dolayısıyla kutuplaşmanın tutumdaki bir değişimden çok, gerçek tutumun bir dışavurumu olduğu söylenebilir.


Kendini Kategorilendirme Kuramı: Bu kurama göre, tartışma gruplarındaki kişiler grup normunun bir temsilini aktif olarak inşa ederler, bunu da grup üyelerinin sahip olduğu görüşleri grup dışındaki kişilerce savunulduğu düşünülen görüşlerle ilişlendirerek yaparlar.


Yukarıdakiler ışığında sosyal psikoloji açısından grup kutuplaşması ile ilgili olarak;

· Grup kararlarını, kimi zaman, grup tartışmasından önceki fikir dağılımına ve grupta geçerli o anda geçerli karar alma kuralına ve manipülatöre bakarak doğru biçimde tahmin etmek mümkündür.


· Grupların etkileşime girmeyen bireylerden daha iyi iş çıkarmadığı ve bireylerin grup içerisinde kendi başlarına gösterdiklerinden daha kötü performans gösterdikleri yolundaki kanıtlara rağmen, insanlar grup içerisinde gerçekleşen beyin fırtınasının bireysel yaratıcılığı artırdığına inanır veya inandırılır. Bu grup etkinliğinin yanılsamasının nedeni (bu yanılsamalar grup kutuplaşmalarına giden pürüzsüz yollardandır) beyin fırtınası sırasında çarpıtılmış algılamalar yaşanması ve insanların beyin fırtınasından zevk alması olabilmektedir.


· Gruplar, özellikle de etkileşimsel belleğe sahip olan yerleşik/köklü gruplar, bilgiyi hatırlama ve onu çarpıtmada, kutuplaştırmaya yani amaca uygun hale getirmede bireylerden genelde daha etkilidirler (mesela cemaat grupları ve hemşehri grupları).


· Yönlendirici lider(lere) sahip ve birliktelik duygusu güçlü olan gruplar grup düşününe eğilimlidirler: oybirliği sağlama yolunda aşırı gayretkeş bir çaba harcamak grubun kötü kararlar almasına neden olur. Böyle yöneticiler yalnızca toplumu kutuplaştırarak yönettiklerini zannederler. Ve grup artık ne olursa olsun sorgulamayı bırakır. Yönlendirici lider çoğunluğu kontrol ettikten sonra azınlık tarafı, hedef olarak belirler, kontrol altında tuttuklarını sürekli karşı ile kutuplaştırmaya devam eder. Bu tarafgirlik peşinden holigonluğa kadar gider.


· Bir karar verme boyutunda zaten uç bir görüşe sahip olan gruplar, genelde, üyelerin başlangıçtaki görüşlerinin ortalamasından çok daha aşırı kararlar alırlar.


· Grup kutuplaşmasının kullanılmasına en iyi örneklerden biri Amerikan adalet sistemindeki halk jürisidir. Büyük davalarda bu süreci sürekli manipüle eden profesyonel jüri değerlendirme kuruluşları vardır. Ve bunlar jüriyi değerlendirerek grup kutuplaşmasının nasıl oluşacağını ve sonucun nasıl çıkacağı konusunda detaylı gözlemler yapabilmektedir. Çoğu kez sonuç o değerlendirmelere göre çıkmaktadır. Bilinen bir dava örneği O.J. Simpson davasıdır ve grup kutuplaşmasına çok güzel bir örnektir. Simpsonun avukatlarının Jüri değerlendirmecisi 4. Duruşmada sonucun O.J. Simpson lehine çıkacağını bildirmiş ve 11. Duruşmadan sonra Jüri toplanıp tartıştıktan sonra karar vermiş ve O.J. Simpson serbest kalmıştır.


Sosyal Psikoloji açısından ülkemizde birçok grup kutuplaştırması gözümüz önünde yaşanmaktadır. Toplumda rekabet duygusu ile uzak yakın alakası olmayan bir durum olduğu için toplumsal bölünmeye, kamplaşmaya ve kapalı bir toplum haline getirmeye herkesi bir başka grup için öteki haline getirmektedir.


Siyaset Bilimi açısından denir kutuplaştırma ve sonuçları nelerdir? Bir de ona bakalım. Girişi Mark Twain’in şu sözü ile yapalım; “İnsanları kandırmak, kandırılmış olduklarına ikna etmekten daha kolaydır.


Kutuplaşma (polarization) neredeyse her toplumda ve hemen hemen her sosyal ilişki düzeyinde gözlemlenebilen bir olgudur. Ancak, bu konuyu bir problem haline getiren şey, kutuplaşmanın bazı seviyelerde sosyal barışı, gruplararası adaleti ve toplumsal güvenliği tehdit etme potansiyelinin olmasıdır. Böyle bir potansiyelden bahsedilirken de kutuplaşmanın tanımını iyi yapmak gerekir. Zira burada kastedilen son dönemde daha fazla ön plana çıkan kimlikler üzerinden devam eden bir kutuplaşmadır. Yazının bundan sonrasında, oy verilen siyasi parti, etnik köken ve mezhep gibi faktörlerle kişilerin kendisini nasıl tanımladığı üzerinden devam eden bir kutuplaşmadan söz edilmektedir. Bunun yanında, iktidar gücünü elinde tutanların bahsedilen kimlikler temelinde kendi kimliğine yakın hissettiği kişilere sahip olduğu güç sayesinde pozitif ayrımcılık uygulaması ve bunun sonucunda gruplararası adaletin sarsılması da pek çok ülke gibi Türkiye için de geçerli olan konulardan birisidir. Kutuplaşmanın gruplararası adalet üzerindeki olumsuz etkisi, kutuplaşmanın ayrımcılık temelinde kişilerin temel vatandaşlık haklarını yaşamalarına mani olması ya da sırf kimliklerinden ötürü ötekileştirildiklerini ve ayrımcılığa uğradıklarını düşünen kişilerin çatışma temelli ilişkiler yaşamaya başlaması, kutuplaşma kavramını toplumsal ve ulusal güvenlik alanlarıyla da ilişkilendirmeyi gerektirmektedir. Bu noktadan hareketle, siyasi kutuplaşmanın yanında, etnik ve mezhepsel kutuplaşmanın Türkiye’de gelecekte yaşanabilecek toplumsal çatışmalara muhtemel etkisi göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Toplumsal kutuplaştırma, toplumda rekabeti değil düşmanlığı ortaya çıkarmaktadır.


Ülkemizde son birkaç yıldır çok yoğun bir biçimde kutuplaşma yaşanıyor. Bazı meselelere bakışta, öngörülebilir pozisyon alışlar var. Neredeyse herkes ülkede olan bitenleri konuşmaya başladığında, bir diğerinin nasıl bir tutum ve pozisyon alacağını biliyor, en azından öngörebiliyor. Çünkü konuşulan o meseleye bakışta karşıdakinin tarafsızlığını ve serinkanlılığını yitirdiği, durduğu pozisyona göre o meseleye bakışta önyargılı olduğu ve yorumunun da bu önyargı ve pozisyondan kaynaklandığı varsayılıyor. (AĞIRDIR, 2010)


Kimse yaşanan bu gerilimin bir kutuplaşma olduğunu inkâr etmiyor. Yalnızca tartışılan veya hararetle savunulan durum, herkes kendinin aklıselim ve tarafsızlıkla meselelere baktığını ve yorum yaptığını savunurken, ötekini kutuplaşmanın aktörü en azından tuzağındaki olarak tanımlıyor. Bu tartışma üslubu bile kendi başına ülkede yaşanan kutuplaşmanın bir örneği, nedeni ve de sonucu. (AĞIRDIR, 2010)


Kutuplaşma en yoğun olarak siyaset ve medya da yoğunlaşmıştır. Onların sürüklediği kitleler ile beraber ticaret kesimi, bürokrat kesimi, askeri ve güvenlik kesimi hatta dini kurumlar bile bu kutuplaşmanın içindedir artık. Kutuplaşma o hale gelmiştir ki, en haklı konu da bile kendi grubundan olmayanın hakkı yokmuş kabul edilir hale gelmiştir. Ve hele de o etik dışı davranış mensubu bulunduğumuz grup tarafından yapılmış ise ne pahasına olursa olsun ötekinin hakları görmezden gelinerek savunulabilir hale gelmiştir.

Günümüz Türkiye’sin de özü itibariyle çok partili sisteme geçtiğimizden beri partiler yalnızca devlet imkânlarıyla yaşayabildikleri ve özellikle iktidar olduklarında veya iktidarla beraber olduklarında ömürlerini devam ettirebildikleri için toplumu kutuplaştırabilmekten başka şansları kalmıyor gibi. Çünkü toplumsal örgütler olamamış bu yapılar toplumsal taleplere göre hareket etme kabiliyetin yoksundur. Toplum kendi örgütleri olarak görüp onlarla aidiyet ilişkisi kurmamaktadır. Bu da partilerin, yani siyaset kurumunun devletle ve toplumla tek ilişkisinin çıkar ilişkisi olması sonucunu doğurmaktadır. Ve iktidarlar o imkân gücünü ele geçirip bırakmak istemediğinden kendisine muhalefet eden, tepki gösteren herkesi öteki haline getirmekte. Toplumsal kutuplaşmayı tetiklemektedir. Böyle sürecin sonucunda aslında uzlaşmanın öznesi olması gereken partiler çatışmanın ve toplumsal kutuplaşmanın öznesi nedeni ve taşıyıcısı haline dönüşmektedir.


TurkuazLab araştırma firmasının “Türkiye de Kutuplaşmanın Boyutları 2020 Araştırması” sonuçları toplumun kutuplaşma sonucu ne hale getirildiğinin müthiş bir haritasını ortaya koymaktadır. Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri olan kutuplaşma her geçen yıl daha da derinleşiyor. Yapılan araştırmaya göre insanların yüzde 75'i çocuklarının karşıt görüşten biriyle evlenmesini bile istemiyor. Görüşleri alınan insanlardan % 72’si, kendilerini uzak hissettikleri parti taraftarlarıyla iş yapmak istemiyor. % 67’si Çocuklarının arkadaşlık yapmasını istemiyor. Yüzde 60,8'i ise kendini en uzak hissettiği partiye kendini en yakın hisseden biriyle komşu olmak istemiyor.


Bu grup kutuplaşması bireylerde yankı odaları oluşturmaktadır. Ve bu yankı odaları sebebiyle ötekileştirdiğinin sesini duymamaktadır. Kendi sesi olarak gördüğü yankı odasında yankılanan ses aslında grup tarafından kendisine verilendir. O yüzden kendisinin sesi olduğunu artık kabul ettiği ses dışında ses duymaya tahammülü de yoktur. Çünkü kendi temel düşüncesini sürekli onurlandıran ve yücelten bu ses yankı odasında yankılanmaktadır. Bu yankı odasını besleyen en önemli bir araç televizyon ve etkisi artık azalsa bile gazetelerdir. Günümüz siyasetinin kutuplaştırması sonucunda kendi grubundan olmayan hiçbir mecrayı tarafsız ve güvenilir görmemektedir. Bunu siyaset kurumu da beslemektedir (Günümüz Türkiye’sinde tamamına yakın medyanın iktidarın kontrolünde olması, çok az olan farklı sese tahammül bile edilememesi işte bu yankı odaları sebebiyledir). Örneğin şehir merkezlerinde iktidar yandaşı olan çoğunluk esnafın ve küçük işletmelerin sürekli olarak ahaber seyretmesi, kırsal yerleşimde yerine yine iktidar kontrolündeki TRThaber’in bunun yerine ikame edilmesinin sebebi budur.


Bilgi Üniversitesinin 2020 de yapmış olduğu bir araştırma da Türkiye’deki kutuplaşmayla ilgili olarak çarpıcı sonuçlar vardır;

İktidar taraftarlarının yüzde 58'i son beş yılda kendi gruplarından insanların toplumda daha fazla saygı gördüklerini; yüzde 53'ü diğer insanların kendi grubundaki insanlara özendiğini, yüzde 50'si son beş yılda kendi gruplarından insanların maddi durumlarının iyileştiğini ve yüzde 49'u iş bulma olanaklarının arttığını düşünüyor.


Araştırmaya göre parti taraftarları öteki parti taraftarlarının kendilerinin sahip olduğu haklara sahip olmalarını kabul etmiyor. Katılımcıların yüzde 41'i kendilerini en uzak hissettikleri parti taraftarlarının yaşadıkları şehirde yürüyüş yapmasını, yüzde 37'si toplantı düzenlemesini ya da basın açıklaması yapmasını, yüzde 34'ü ise kendilerini uzak hissettikleri parti taraftarlarının milletvekilliği, belediye başkanlığı gibi siyasal görevler için aday olabilmesini istemiyor.


Katılımcıların kendilerine en uzak hissettikleri parti taraftarlarının telefonlarının dinlenmesini yüzde 48 oranında onaylaması ise diğer parti taraftarlarına karşı siyasal hoşgörüsüzlüğün ne kadar yaygın olduğunu net olarak gözler önüne seriyor.


Özellikle son 19 yıldır Türkiye de iktidar kutuplaştırarak toplumu dönüştürme siyaseti uygulamaktadır. Ne derece başarılıdır o tartışmalıdır ama bu siyaseti iktidarı boyunca uygulayan Trump Amerikan toplumu dört yılda onarılamaz yaralar açmıştır. Amerikan demokrasi kurumları uzun yıllar bununla uğraşmak zorunda kalacaktır. Almanya bu kutuplaştırma siyaseti sebebiyle dünyayı ateşe vermiş, kendisi bile yanmışken, içinde kalmış olan bu kutuplaştırma irinini tam olarak temizleyememiştir. Türkiye 19 yılda oluşturulan bu toplumsal tahribatı düzeltebilecek mi? Toplumsal dönüştürme de nefer olan kitle ile toplumsal değerler üerinde buluşabilecek mi? Onu zaman gösterecek demekten başka bir şey gelmiyor elimizden, çünkü sosyoloji bilimine göre böylesi tahribatlar aynı zamanda toplumda tüm kesimlerde travmalar yaratma ve çoğu kez tedavisi imkânsız olmaktadır.


Sözün özü; Kutuplaştırma toplumun kanseridir. Rekabet hiç değildir.



Kaynakça:

AĞIRDIR Bekir. SİYASETTE VE TOPLUMDA KUTUPLAŞMA. KONDA Araştırma. 13-17 Haziran 2010 RADİKAL gazetesinde yayınlanmıştır. S: 2-4. https://konda.com.tr/wp-content/uploads/2017/03/2010_06_KONDA_Toplumda_Siyasette_Kutuplasma.pdf

AYVERDİ İlhan. Büyük Misalli Türkçe Sözlük. Kubbealtı. 2. Baskı. İstanbul, Kasım 2011

BİLGİÇ Mehmet Sadi, KOYDEMİR Fatma Serap, AKYÜREK Salih AKYÜREK. Türkiye’de Kimlikler Arası Kutuplaşmanın Sosyal Mesafe Üzerinden Ölçümü ve Toplumsal Güvenliğe Etkisi. Bilge Strateji, Cilt 6, Sayı 11, Güz 2014, ss.163-205

HOGG Michael A., VAUGHAN Graham M. . Sosyal Psikoloji. Çevirenler: İbrahim Yıldız – Aydın Gelmez. 7.Edisyon. Ütopyo Yayınları. 2. Baskı. Ankara, Ekim 2014. S: 349-355


https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2020/09/08/prof-dr-murat-somer-trump-kutuplastirma-yoluyla-donusturme-siyaseti-uyguluyor

https://www.dw.com/tr/t%C3%BCrkiyede-kutupla%C5%9Fma-farkl%C4%B1-siyasi-parti-taraftarlar%C4%B1-%C3%B6tekile%C5%9Ftiriliyor/a-56042269

https://www.sivilsayfalar.org/2019/08/29/kutuplastirma-siyaseti-ve-populizm/

https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/turkiyede-surekli-buyuyen-bir-sorun-kutuplasma-6180150/

56 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page