top of page
Yazarın fotoğrafıözdenbekir karakaş

DEMOGRAFİ: HEGEMONYANIN PİYONLARI



 

Bir coğrafi alan (ülke, kent vb.) içerisindeki nüfusun yapısını, durumunu gösteren şey demografidir. Toplumsal hayata geçen yani genel kabulün bize dayatması ile bildiğimiz üzere insan toplumsal bir hayvandır. İlk insan topluluklarında ve ilk şehir devletlerinde demografi nitel bir anlam taşırken, daha sonra imparatorluk diye bugün bizim tanımladığımız devlet yapılarında demografi nicel bir anlam taşımaktadır. Yani nitel toplumsal yapılar etkin köken, dil, kültür bazen din gibi kavramlar altında bütünlük sağlayan yapılar demektir. Nicel toplumsal yapılarda sayısal büyüklük önemlidir. Bu yapılarda diğerleri çoğu zaman önemsizdir. Nicel toplumsal yapılarda nitel yönü ağır basan (etkin köken, dil ya da din) çoğunluk çoğu zaman hegemonik güçtür. Bu Mısır uygarlıkları veya Ortaçağ emperyalleri (imparatorluklarının) gibi bazılarında azınlık kesimin hegemonyası olabilmektedir.


Demografi bir coğrafyada farklı sebeplerle değişikliğe uğramaktadır. Farklı sebeplere bağlı göçler en önemli etkendir. Büyük tabi afetler, savaşlar ve benzeri sebeplerle nüfus yapısının değişikliği insanlık tarihinin en başından beri etkili olmuştur.


Bugün üstünde yaşadığımız coğrafya tam bir demografik değişim laboratuvarı işlevi görmektedir. Bunu belirtmemin bir nedeni küçük bir numune üzerine çalışmanın kolayı içindir. Yoksa Ortadoğu ve tüm Asya, Avrupa, tüm Amerika kıtası, Avustralya demografik değişimler için ilginç çalışma alanlarıdır.


Hegemonya demografik yapı ile oynamayı çok sever. Ulus devlet kavramı Sanayi devrimi ve Fransız ihtilalinden sonra yeniden kavramsal olarak ortaya çıktıktan sonra kendisine antik dönem şehir devletlerini örnek aldı. Mevcut nüfus yapısından ulus yaratma modeli. Bu belli sıkıntıları beraberinde getirdi.


Farklılıklar bu yapıda eritilip hedeflenen ulus tanımına göre kalıplara dökülmeye çalışıldı.


Emperyal demografik yapı ile oynamayı çok sever, cümlemizdeki emperyalin Ortaçağdaki tanımı ile Keşifler çağındaki tanımı ne kadar farklı ve aynı ise, Sanayi çağı ve küresel çağlardaki tanımları da birbirinden hem çok farklı ama kökeninde aynıdır. Emperyal artık özellikle keşifler çağından sonra emperyaller olmuş iken sanayi çağından itibaren emperyaller konseyi haline gelmiştir. Bugün buna “küresel güçler” diyoruz.


Bugün bizim Bizans dediğimiz Romalılar Anadolu ve Balkan Coğrafyasında büyük değişimler yapmıştır. Bu değişimler mimarı, kültürel olmanın dışında demografiktir. Ondan öncesi de vardır. Grekler, Spartalılar (İskender ve komutanları) fakat konu geniş olması açısından biz Bizans’tan birkaç satırla bahsedip, Osmanlı ve sonrasında ulus devlet inşa etmeye çalışan Türkiye Cumhuriyetine geleceğiz. Bu arada başka coğrafyalara da kısa bir ziyarette bulunacağız.


Tarihçilerin, sosyologların, antropologların ve arkeologların en sevdiği konulardan biri kavimler göçüdür. Dünya haritası üzerinde oklar bir oraya bir buraya uzatılır. Hani Lojistik firmalarının klasik reklamları vardır. Bir merkezden oklar çıkar bütün dünyayı sarmalar o kıvamda yani. Kavimler göçü coğrafyalarının demografisini alt üst etmiştir.


Sonrasında Uzakdoğu’dan batıya doğru olan göç akınları demografiyi yeniden şekillendirmiştir. Daha o bitmeden Kuzeyden ve Orta Avrupa’dan güneye yoğun bir göç başlamıştır. Afrika’dan kuzeye, doğuya, batıya göçler olmuştur. Savaşlar ile ticaret arttıkça göçler ve demografik yapılar değişmiştir.

İmparatorluklar, demografi ile çok farklı sebeplerle oynardı. Hükümranlığı altındaki tebanın hareketlenmesi, çoğalması onların başka coğrafyalara sürülmesi (zorunlu göç) normal bir hadise idi. Anadolu da Romalılar döneminde Karaman yöresi insanlarının Balkanlara ilk zorunlu göçü, Roma yönetimine isyanlarından dolayı idi. Osmanlı Karamanoğlu beyliğini dağıttıktan sonra buradaki demografiyi bir daha değiştirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti mübadele ile bir daha değiştirmiştir.


Mikro demografik değişimlerde olmuştur. Osmanlı döneminde özellikle Sudan ve Somaliden yoğun köle gelmesi sonucu. Bu gelen insanların bir kısmı Aydın yöresinde köylere yerleşmiş, yeni kara derili bir insan topluluğu katılmıştır Türkiye coğrafyasına.


Yavuz döneminde Türkmenlerin İran ve Azerbaycan bölgesine süpürülmesi sonucunda İran coğrafyasındaki Sünni Araplar Türkmenlerden boşalan nüfus ihtiyacını doldurmuştur. 18. Yüzyıl sonundan başlayarak özellikle Tanzimat Fermanından sonra peşinden Balkan harbi ve Dünya Savaşında iş gücünün düşmesi yeni dünya haritası ile beraber Osmanlı da yeni nüfusa ihtiyaç Türkiye ekonomisinin ucuz iş gücüne dayanan üretim ve hizmet ekonomisinden kaynaklanmakta. İdeolojik olarak nitelikli insan ihtiyacı duymayan bir toplum zihin yapısı ile dogmanın etkisini unutmamak gerekir.


Ve yeni hegemonya (tüm ortaklarıyla beraber) nitelikli toplumu tasfiye etmekte, yeni nitelikli bir kitlenin yetişmemesi için o nitelikleri veren tüm yapıları ve kurumları yok etmektedir. Ucuz işgücü ve nicel toplum bugünkü siyasetin ve ekonominin olmazsa olmazıdır.

50 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page